28 Haziran 2017 Çarşamba

Delilik

         Delilik bu yaptığımız diye bağırıyordu Ayşe avazı çıktığı kadar bağırarak hem de deliliğin daniskası. Artık dayanamıyorum ben. Daha ne kadar devam edecek bu işkence. Yürümüyor işte görmüyor musun. Ben yaralı sen yaralı, iki yarım insandan tam bir insan olduramıyoruz. Tek yaptığımız şey yaralarımızı yarıştırmak; sen daha çok yaralısın hayır ben daha çok yaralıyım. Yoruldum artık anlıyor musun çok yoruldum. Yaralarımı saklamaktan, sürekli kabuklarını kopartıp kanatmaktan, bir türlü iyileşememekten yoruldum. Ben iyileşmek istiyorum sense bu yaralardan besleniyorsun. Takatim kalmadı artık. Ayşe artık ağlamaktan sözlerine devam edemiyordu.


          Bitti mi diye sordu Ömer son derece soğuk bir sesle.


         Hıçkırıklara boğulan Ayşe sadece kafasını sallamakla yetinmişti. İşte yine aynı şey olmak üzereydi tam öfkesini kusmuş olaya gelmek üzereydi ki ağlamaya başlamıştı. Oysa biliyordu ağlaması Ömer' i kaçıracaktı ama yapamıyordu işte tutamıyordu gözyaşlarını.





         Ömer birazdan kalkıp salona gidecek onu dinlemeyecekti. Ayşe de sakinleşince yanına gidecek başını Ömer'in omzuna koyacak ve sanki biraz önce kıyamati koparan o değilmiş gibi son derece sakin bir sesle ne izliyorsun diye soracaktı. Birşey izlediğim yok öyle geziniyorum işte diye cevaplayacaktı hiçbir şey olmamış gibi. Sonra Ayşe yemek hazırlayacak beraber yemek yiyecekler, ardından çay içecekler, havadan sudan konuşup her zamanki gibi sevişip sarılarak uyuyacaklardı. Hiçbir zaman neden kavga ettiklerine dair konuşmayacaklardı. Sanki oturup konuşsalar ikisi de eteğinde taşları bir dökse devam etmeye güçleri kalmayacakmış gibi hissediyordu.


        Ömer pek konuşmuyordu zaten hiç anlatmıyordu hayatını. Sanki öncesi yoktu, sonrası yoktu, bugünü yoktu yarını yoktu. Derin yeşil gözleri hep hüzünlü bakardı. Ayşe'de o gözlere vurulmuştu zaten. Derin ve hüzünlü bakan gözler, bu gözlerde saatlerce kaybolabilirim derdi. Hele bir de iki tek rakı içmişse daha da hüzünlenirdi ya da ona öyle gelirdi. Bu gözlerindeki hüzün neden dese de bir türlü cevap alamazdı. Zaten şimdiye kadar sorduğu tüm sorular cevapsız kalmıştı. Ayşe' nin sorduğu tüm sorular havada asılı kalıyor ve kara bulutlar gibi çiftin üzerine çöküyordu gün geçtikçe. Bu durum onu çıldırtıyordu. Konuş be adam susma artık konuş diye bağırıyordu. Ömer ise karşısında sanki sessizlik yemini etmişçesine tek kelime bile etmeden susuyordu sadece. Ah be adam bir konuşsan açsan şu güzel ağzını sen de rahatlayacaksın ben de derdi ama nafile ne yapsa konuşturmazdı. 


          Bu suslunluk Ayşe'nin mezarı olacaktı gitmezse çok iyi biliyordu. Günden güne çürüdüğünü hissediyordu. Bu ev, bu eşyalar, bu mobilyalar hepsi küf kokuyordu. Dilleri olsa da konuşsalar eğer sen ne bu zamana aitsin ne de Ömer'e defol git burdan diyeceklermiş gibi gelirdi. Bu mobilyalardan sıkıldım değiştirelim dese de ikna edemezdi bir türlü çok ısrar edemezdi zaten ne de olsa burası Ömer'in eviydi. O ise sadece misafir. Birkaç günlüğüne gelip bir türlü gitmeyen misafir. Galiba bizim ilişkimizi en çok bu kelime tarif ediyor misafir diye söylendi ellerinin tersiyle gözyaşlarını silerken. 


          Gözyaşlarını sildi kalktı yerden bu misafirlik artık bitmeli diyerek bavulunu çıkarttı. Artık gölge gibi yaşamak istemiyordu ne olursa olsun. Bavula eşyalarını doldurmaya başladı. Ömer her zamanki gibi salona gitmiş televizyonu açmıştı muhtemelen sakinleşmesini ve yanına gitmesini bekliyordu. Eşyalarını topladı zaten eşya diye getirdiği azıcıktı. Birkaç tşirt, iki kot, iki gömlek, bir elbise birkaç kitap. Bavulunu eline aldı gitmeden tekrar kaldığı odaya şöyle bir göz gezdirdi. Oda o kadar köhne ve bakımsız görünüyordu ki gidecek olmasına sevindi. Bir adım daha atabilmek için kendini ikna etmeye ihtiyacacı olduğunu biliyordu. 


          Elindeki bavulla salona doğru yürüdü televizyonun önünde durdu ve ben gidiyorum dedi bavulu yere bırakmadan. Ömer'den tepki yoktu. Ben gidiyorum dedi biraz daha yüksek sesle. Hala tepki yoktu. En sonunda elinden kumandayı alarak televizyonu kapattı ve tekrar ben gidiyorum dedi. Adamdan çıt çıkmıyordu. Ne git ne de kal. Ağır adımlarla belki Ömer arkasından gelir de onu durdurur diye yavaşça evi terk etti. Apartmanın önüne indiğinde artık gözyaşlarını tutamıyordu. Gelmeyeceğini bile bile biraz daha bekledi. Karanlık sokaklarda geceye karışırken Ömer hala aynı koltukta kıpırdamadan oturmaya devam ediyordu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder