27 Haziran 2017 Salı

Oda

            Odalarım var benim çoğunu herkesten gizlediğim. Kimse görmesin kimse bilmesin diye kapılarını sıkı sıkıya kapattığım, anahtarlarını bilerek kaybettiğim. Bazılarının yerini bile unuttuğum. İç içe geçmiş binlerce oda yıllar içinde gezdiğim, tozduğum, biriktirdiğim, unutmak istediğim tozlu raflara kaldırdığım dedi Elif nine gözleri yaşlı yanında oturan torununa.

 

       - Ne diyon nine sen diye cevapladı Ömer. Sen ilaçlarını içtin mi bugün? İçmedin galiba oda moda sayıkladığına göre. Sen bu aralar iyice saçmalayamaya başladın nine dedemi mi özledin naptın ha görmen yakındır belki de.


      - Sus dedesi kılıklı seni. Boyu devrilesice göçtü gitti de azıcık rahat ettim. Yanına da gitmeye niyetim yok. 


     - Tamam nine kızma hemen. Ömer elindeki fotoğrafları bırakarak ninesinin yanına gelerek sarılıp yanağına bir öpücük kondurdu. Mahçup olan kadın gülerek tamam deli diye gülerek karşılık verdi. 


        Ömer'i geçirdikten sonra Elif nine eskimiş fotoğrafları toplamaya başladı. Torunlar her ziyarete geldiğinde bunları dağıtmayı karıştırmayı çok severlerdi. Dağınıklığı toplaması da hep kendisine kalırdı. Fotoğraflarının arasından eskimiş küçük bir vesilalık fotoğraf düştü. Eğildi almak için ama fotoğrafı görünce olduğu yere yığıldı kaldı. 


      Onun fotoğrafıydı. Ondan elinde kalan tek fotoğraf bu olmuştu. Hey be ne kadar genç ve yakışıklıydı. Ama ben de o zamanlar çok güzeldim. İncecik belim, upuzun sırma saçlarım vardı. Uzun uzun fotoğrafa baktı. Onu sakladığını bile unutmuştu. Oysaki onu unutmak için ne çabalar göstermişti. Yıllar sonra hayatının sonbaharında ne diye karşısına çıkıyordu sanki. Kızgınlıkla kaldırdı tüm fotoğrafları. Ne vardı o kadar inat edecek İbrahim efendi ikimizi de yaktın iyi mi oldu diye söylenerek ortalığı toplamaya girişti. 


          Bu torunlarda her yeri dağıtıp gidiyorlar, bir kerecik bile nine sen yaşlısın biz temizleyelim toplayalım yok, varsa yoksa dağıtmak diyerek kızgınlığını torunlarına yönetti. Evin iyice temiz olduğuna kanaat getirince mutfağa gitti çay koydu. Çayına iki şeker attı şekerin çayın içinde dağılışını izledi uzun uzun karıştırdı. Bardaktan çıkan çınlama sesi onu garip bir şekilde rahatlatıyordu. Ah İbrahim sen şekerli seversin diye yıllardır hep iki şekerli içiyorum çayı vazgeçemedim bir türlü diyerek çayını yudumladı. Boğazından iki lokma geçmedi sadece çay içebildi. 


          İbrahim hangi odadasın sen kilitli kaldın yıllarca birbirimize hasret gidicez böyle giderse diye söylenerek uyudu son uykusu olduğunu bilmeden. 


         Ertesi gün torunu Ömer buldu onu yatağında huzur içinde uyurken. Ninesinin elinde hiç tanımadığı bir adamın fotoğrafı vardı. Kim acaba bu diyerek attı fotoğrafı arkasındaki sonu hüzünlü biten aşk hikayesini hiç merak etmeden. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder